Rahim içerisinde bulunan miyomların normal boyutlardan çok daha fazla büyük olmaları durumunda uygulanan müdahale yöntemlerinden biri, laparoskopik cerrahi yöntemidir. Bu işlemde miyomlar, kapalı bir biçimde gerçekleştirilen ameliyat ile rahim içerisinden çıkarılmaktadır.
Genel anestezi altında uygulanan laparoskopik myomektomi operasyonunda, göbek ve çevresinden açılan ufak kesilerden karın içerisine giriş yapılmaktadır. Daha sonra buradan bölgeye karbondioksit gazı verilir ve pelvik bölgesi şişirilir. Bu aşamada kullanılacak olan ve laparoskop adı verilen tıbbi alet, ucunda kamera bulunan ince bir boru biçimindedir.
Şişirilen pelvik boşluğu içerisine yerleştirilen laparoskop ile yumurtalıklar ve rahim başta olmak üzere, bu bölgede bulunan tüm organları görüntülemek mümkün olmaktadır. Miyomların daha ziyade rahim dış yüzeyinde ve daha küçük ebatta bulunduğu durumlarda üç aşamalı bir laparoskopik myomektomi gerçekleştirilmektedir. Buna göre:
- Miyomun ayrılması,
- Miyom yatağının onarımı ve
- Miyom morselasyonunun ardından operasyon tamamlanmaktadır.
Burada öncelikle miyoma ulaşmak amacıyla rahim duvarına bir kesi yapılır ve sonrasında ise ulaşılan miyom traksiyon-kontraksiyon adı verilen yöntem ile çıkarılır. Bu teknikte mekanik çekme ve karşı çekme yapılmaktadır. Çıkarılan miyomun ardından rahim duvarına açılan kesi, dokunun ihtiyacına yönelik olarak iki veya üç kat halinde onarılmaktadır. Son olarak ise morselasyon olarak bilinen yöntemle miyom parçalanmakta ve batın dışına alınmaktadır. Bu adımda kullanılan morselasyon cihazı ile miyomlar küçültülebilir veya vajinanın arka duvarından oluşturulan bir kesi yardımıyla tek parça halinde de çıkarılabilir.
Miyomların görülmesinde genetik faktörlerin rolü büyüktür. Öyle ki günümüzde sıklıkla karşılaşılan bu kadın hastalığı, rahmin kendi kas tabakasından kaynaklanmaktadır. Ergenlik döneminde veya genç yaşlarda olan kişilerde daha az rastlanan miyomların en sık görüldüğü yaşlar ise 30’lar ve 40’lardır. Miyomlar hormonal durumlardan doğrudan etkilenmekte ve çoğunlukla menopoz sonrası dönemde küçülmeye başlamaktadır. Ancak, özellikle menopoz sonrası dönemde daha fazla büyüme gösteren miyomların kötü huylu dönüşüm riski açısından da takibe alınması önemlidir.
Yapılan cerrahi operasyonun ardından yaklaşık 5 yıl içerisinde miyomlar çok az bir ihtimalle tekrar ortaya çıkabilmektedir. Myomektomi prosedüründe yalnızca gözle görülebilen miyomlar tam anlamıyla temizlenebilmekte; mikroskobik seviyedeki küçük miyomlar ise fark edilemediği nedenle sonradan büyüme eğilimi gösterebilmektedir.
Özellikle gebelik düşüncesi bulunan veya halihazırda gebelik yaşayan hastaların sıklıkla endişe ettiği miyomlar, bu dönemde salınan yüksek östrojen miktarına bağlı olarak büyüyebilmekte ve düşük meydana gelmesi ihtimalini artırabilmektedir. Bununla birlikte çok büyük oranda iyi huylu olan miyomlar, nadiren de olsa kötü huylu kitlelere dönüşebilmekte ve ileri zamanlarda daha büyük sorunların başlamasına neden olabilmektedir Bazı zamanlarda normal dışı kanamalara, ağrılı regl dönemlerine, ağrılı cinsel ilişkiye ve sırt ağrısına da neden olabilen miyomlar; mesane üzerine kitle etkisi ile yaptıkları baskı sonucunda kişinin daha sık tuvalete gitme ihtiyacı yaşamasına da sebep olabilmektedir. Düşük riskinin yanı sıra rahmin iç kısmında kitle olarak yer alan miyomlar ise sperm ve yumurtanın tutunduğu alanı bozabilmekte ve bu sebeple de gebeliğe engel olabilmektedir.
Elbette ki tüm bu ihtimallerde miyomların alınması gerektiğine karar verecek kişi uzman bir hekimdir. Hastanın durumuna, miyomların sıklığına ve boyutuna göre yapılan değerlendirmede kötü huylu tümör şüphesi bulunmuyorsa ve kanama olmuyorsa; miyomun çıkarılmasına gerek duyulmamaktadır. Ancak, kanamalara sebep olan, gebeliği engelleyen veya tehlikeye sokan, mesane ve bağırsaklara bası yapan ve giderek çoğalan ağrıların nedeni olan miyomların en uygun cerrahi teknik ile çıkarılması tercih edilmektedir.
Cerrahi olarak uygulanacak her prosedürde olduğu gibi laparoskopik myomektomi için de hastanın yaşı, doku durumu ve genel sağlık durumu, ameliyat için öncelikli kriterlerdir. Menopoz dönemindeki hastalarda miyom büyümesinin durma olasılığı göz önünde bulundurularak cerrahi müdahale genelde tercih edilmemekte, bunun yerine düzenli kontrol muayeneleri yapılması önerilmektedir. Öte yandan daha genç yaştaki hastalarda hem rahmin korunması hem de miyom büyümesinin önüne geçilmesi adına daha sağlıklı bir girişim olan laparoskopik myomektomi uygulanabilmektedir. Bu operasyonun ise mutlaka endoskopik cerrahi alanında deneyimli bir kadın doğum uzmanı tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.
Ameliyatın ardından kontrolleri yapılan hastanın yalnızca bir gün hastanede kalması yeterli olmaktadır. Ertesi gün taburcu edilen hasta için tam iyileşme yaklaşık iki hafta içerisinde tamamlanmaktadır. Açık cerrahi operasyonlara oranla laparoskopik myomektomi geçiren hastalarda daha az ağrı hissedilmekte ve daha küçük dikiş izleri bulunmaktadır. Bununla birlikte günlük hayata daha hızlı geri dönüş yapma şansları bulunan bu hastalar için kapalı cerrahinin daha konforlu olduğu da söylenebilmektedir.
Randevu Talep Edin